21 Mayıs 2010 Cuma

> Sizinle uğraşmak için TÜRKOLOJİ OKUYORUZ: >










ERMENİSTAN'DAKİ GENÇLER NE DÜŞÜNÜYOR: HAYDİ "EMPATİ"YE BUYURUN...
> BİR DEVLET POLİTİKASI HALİNE GELMİŞ ERMENİSTAN'IN ANADOLU ÜZERİNDEKİ SİYASETİ. BİZDEKİ POLİTİKALAR


İSE HER SENE 1 NİSAN'DA BAŞLAR 25 NİSAN'DA "ABD BAŞKANI SOYKIRIM DEMEDİ" İLE BİTER.
> AŞAĞIDAKİ ARAŞTIRMAYI LÜTFEN OKUYUN, OKUTUN.

> > Milli eğitim bakanlığı ise ayrı bir havada...ders kitaplarından ise tüm bilgiler çıkarılmış durumda...


> CEMİL YILDIZ ERİVAN'DAN BİLDİRİYOR...27 Nisan 2010 Salı
> Sizinle uğraşmak için TÜRKOLOJİ OKUYORUZ: >
>
> ÖĞRENCİLERİN DİLİNDEN...


> Türkiye ile barış umudunu bir başka bahara erteleyen Ermenistan’ın gençleri bambaşka bir strateji peşinde. Erivan’da gençlerin Türkçe’ye merak sardığını öğreniyoruz. Rehberimiz Diran bir yerleri arıyor ve Türkoloji bölümünde okuyan üç öğrenciyi okul dışında görüşmeye ikna ediyor. Tam da Obama’nın soykırım kelimesini kullanmadığı günlere denk gelen bu görüşme bizim için oldukça önemli. Erivan Devlet Üniversitesi Türkoloji Bölümü Master Öğrencileri; Narek Zulalyan, Armen Mıhçıyan ile aynı zamanda Genç Türkologlar Kulübü Başkanı da olan Lia Evoyan sohbetimiz süresince ilginç tepkiler veriyor.


> TÜRKÇE ÖĞRENİYORLAR


> Türkiye ile mücadele edebilmek ya da geçmişten gelen izleri sürmek isteyen Ermeni gençler Türkçe öğreniyor. Erivan Devlet Üniversitesi’ndeki gençlerin hepsi diplomat olmak istiyor


> TARİHİMİZİ ARAŞTIRIYORLAR


> Türkçeyi ve Türk tarihini derinlemesine öğrenen Ermeni gençler, “Hedefimiz, Ermenileri Türk çıkmazından kurtarmak. Anadolu için Ermeniler için mücadele edeceğiz” dedi.
> İLLE DE BATI ERMENİSTAN

> Narek Zulalyan (solda) “Türkiye, Ermenistan ile imzaladığı protokolleri tasdik etmelidir” derken Armen Mıhçıyan (sağda) ise, “Türkiye’yi bugünkü haritasıyla kabul etmiyorum. Benim için bu topraklar Batı Ermenistan topraklarıdır” şeklinde konuşuyor.
> Ermenistan’ın gençleri ise bambaşka bir strateji peşinde. Erivan’da gençlerin Türkçe’ye merak sardığını öğreniyoruz. Erivan Üniversitesi’ne bir dersi izlemek istediğimizi söylüyoruz. Ancak olumlu bir cevap alamıyoruz. Rehberimiz Diran bir yerleri arıyor ve Türkoloji bölümünde okuyan üç öğrenciyi okul dışında görüşmeye ikna ediyor. Türkçe ‘Merhaba’ demekle yetiniyorlar. Dışişlerinin akreditasyon kartlarını gösterip bir iki manevra ile gençleri zor da olsa ikna ediyoruz.


>
> BATI ERMENİSTAN YAZIN

> Erivan Devlet Üniversitesi Türkoloji Bölümü Master Öğrencileri; Narek Zulalyan, Armen Mıhçıyan ile aynı zamanda Genç Türkologlar Kulübü Başkanı da olan Lia Evoyan pür dikkat bizi süzüyor. Armen, dedelerinin Kars ve Erzurum’dan; Lia Van, Eleşkirt ve Muş’tan geldiklerini anlatıyor. Narek ise dedelerinin Maraşlı olduğunu söylüyor. Ama ısrarla buralar için ‘Batı Ermenistan’ yazılmasını istiyor. Gençlerden üçü de Türkiye’ye zaman zaman gidip geldiklerini söylüyor. Dolayısıyla daha işin başında “biz oraları biliyoruz” mesajı vermeyi amaçlıyorlar. “O zaman sohbete başlayabiliriz” diyor ve o kritik soruyu soruyoruz;.
> * Türkiye’yi nasıl görüyorsunuz.?


> Narek.Z : Türkiye Ermenistan’a komşu bir ülke ama aramızda meseleler var. Bunun başında soykırım geliyor. Son zamanlarda Türkiye ile ilişkilerimiz iyi yolda. Bazı uzmanlar meselenin sınır kapılarının açılmasıyla çözüleceğini düşünüyor. Bence sınır kapısının açılması öncelikler arasında ikinci sıradadır. Bizim için önemli olan ön şartlar ileri sürülmeden ilişkilerin geliştirilmesidir. Bununun dışında çok önemli olan bir şey de Ermeni soykırımının tanınmasıdır. Dünya ülkelerinin bunu tanıması önemli değil, Türkiye’nin tanıması önemli. Bu sorun çözüldükten sonra sıra sınır kapılarının açılması ve diplomatik ilişkilerin kurulmasına gelebilir.
> * Protokollerde bir gerileme süreci oldu, ilişkilerin normale döneceğinden umutlu musun?


> Narek Z: Önceleri umutluydum, ama şimdi değilim. Çünkü Ermenistan iyi ilişkiler kurmak için her şeyi yaptı. Ama sizin ülkeniz Türkiye Cumhuriyeti de bazı şeyler yapmalı.
> * Mesela ?


> Narek Z: Türkiye Ermenistan ile imzaladığı protokolleri tasdik etmelidir. Ama bu protokollerde Ermeni soykırımı ve Karabağ hakkında hiçbir şey yok. Fakat yine de Türkiye onaylamıyor.
> * Politikacılar bu işi zorlaştırıp çıkmaza sokmuyor mu?


> Narek .Z: Politikacılar olmadan siz ve biz bu işi nasıl çözebiliriz?


> Armen Mıhçıyan söze giriyor ve “Çağdaş Türkiye’yi bugünkü haritadaki şekliyle düşünemiyorum ve kabul etmiyorum. Benim için bu topraklar Batı Ermenistan topraklarıdır” diyor.
> * Haritanın nasıl olması lazım?


> Armen M: Ben Batı Ermenistan diyorum siz Doğu Anadolu diyorsunuz.
> * Peki önceden orada Türkler yok muydu?

> Armen M: Şimdi olduğu gibi eskiden de Türk vardı.
> * O zaman neyi tartışıyoruz? Kimse burada Ermeniler yoktu demiyor ki!

> Armen M: Ama bizim oradaki varlığımız binlerce yıl öncesine dayanıyor. Aslında fark etmez. Net olarak bilmiyorum ama 5 veya 6 bin yıl olabilir. Ama Türklerin Anadolu’ya 9. yüzyılda geldiğini biliyorum. Yani o topraklar bizim. Sizin orada ne işiniz var?
> * Bütün dünyada kaç Ermeni var ?

> Armen M: 10 milyon.
> * 10 milyon Ermeni, 5 bin yıl için az bir rakam değil mi? Diğerleri nerede?


> Armen M: Ermeniler zor şartlarda yaşıyorlar. Yaklaşık bin yıl Türklerin yönetiminde kalıyorlar ve asimilasyona uğruyorlar.
> * Bence biraz abartıyorsun. İddia ettiğiniz asimilasyon ne zaman başlıyor?


> Armen M: Türkler Anadolu’ya geldiği zaman başlıyor. Bu yüzden biz 10 milyonla sınırlı kalıyoruz.
> 10 MİLYON OLMAMIZ SİZİN SUÇUNUZ


> Lia E: 1915’den sonra Ermeniler batı ülkelerine kaçtılar. Bundan dolayı biz şu anda 10 milyon kişiyiz. Asimilasyon ABD’de, Avrupa’da yok. Türkler tarafından Ermenilere asimilasyon uygulanıyor. Ermeniler Avrupa ve ABD’ye 1915 yılından sonra geliyorlar. Armen M: Şimdi ben bu konuları niye tartıştığımızı anlamıyorum. Ortada sizin yaptığınız soykırım var. Bunu kabul edeceksiniz.


> Sen niye Türkçe öğreniyorsun onu söyle?

> Armen.M: Çünkü diplomasiyle ilgileniyorum. Ermeni diplomasisinde Türkiye en önemli köşe taşlarından biridir. Ermeni diplomatları için Türkiye’den bazı bilgileri toplamak adına Türkçe öğrenmek çok önemli bir şey. Bence de Türkçe konuşmak çok önemli. Ermenistan Türkiye ilişkilerinde rol alabilmek için Türkçeyi daha iyi öğrenmek istiyorum.
> * Türkiye’de kapıdan içeri girdiğinizde size nasıl davrandılar. Kötü bir davranış oldu mu?

> Armen M: Yok, çok iyi karşıladılar. Orada arkadaşlarım var. Hiçbir problem yok. Asıl problem bence iktidarlarda, siyasilerde. Türkiye tarafı olaya siyasi pencereden bakıyor. Siz de siyasi çevrelerde problem var, biz halkın milli davası olarak bakıyoruz. Aslında problem burada.
> * Ermenilerde problem yok mu? Çözüm sürecinde kim problem çıkarıyor?


> Armen M: Uzlaşmanın olmaması Türkiye’deki iktidarlardan kaynaklanıyor. Ermenistan’da halkla iktidarın davranışı birbiriyle aynıdır. Ama Türkiye’de halkla iktidarın davranışı farklı.
> * Türkiye’de halk daha mı sıcak?

> Armen M: Evet, halkın tavırları iktidara oranla daha içten daha samimi.


> ATALARIMIN HESABINI SORACAĞIM

> Lia Evoyan, Ermeni gençlerin gelecekte diplomasiyi ülkerinin lehine çevireceklerinden bahsedip, bu alanda master yaptığını aktarıyor. “İleride beni dışişleri diplomatı olarak göreceksiniz” diyen Lia, anneanne ve dedesinden geçmişe yönelik çok şeyler duyduğunu bu yüzden diplomat olmaya karar verdiğini hırslı bir ifadeyle vurguluyor.

> * Şu anda onlardan hayatta olan var mı, nereden gelmişler?

> Lia E: Soykırım hakkında her şeyi onlardan duydum. Büyük annemin ailesinde 7 kız kardeş varmış, yedisi de göç yolunda ölmüş.


> * Türkiye’ye mesajın var mı? Orada bu işle uğraşan kişilere ne söylemek istersin?

> Lia E: Türkiye ile Ermenistan arasındaki problem soykırım meselesidir. Bu soykırım yalnız ‘özür dilerim’ demekle çözülemez. Bizim için Ermeni meselesi toprak talebi meselesidir. Bizim topraklarımız Batı Ermenistan’dır. Bu topraklar Ermenistan Cumhuriyeti haritasında gördükten sonra Ermenistan ile Türkiye arasındaki meseleler çözülecektir.

*> Türkiye’de nereler bu topraklar? Hangi iller Batı Ermenistan içerisinde.


> Lia E: Van, Muş, Eleşkirt, Çatak, Sason, kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Diyarbakır, Erzurum, Kars. Şimdiki Türkiye’nin yarısı.


> * Bu sence olabilecek bir şey mi? Söylediğine sen inanıyor musun?


> L.ia E.: Ben Türkoloji okuyorum. Müzikolog veya sanatçı değilim. Sanatçı olsam derim ki; bu olacak. Ama ben Türkolojistim, ne zaman nasıl olacağını bilemem. Ben Ermeni olarak diyorum ki bu olacak ve olmalı.


> * Falcı değilsin, üstelik kurulmuş saat gibi aynı şeyleri söylüyorsun.

> Lia E: Ben olmalı diyorum

> * Türkoloji bölümünde kaç öğrenci var?

> Lia. E: Şu anda 100 ama sanırım 400 de mezun var.

> Gençlerle sohbetimiz uzadıkça uzuyor. Ayrılırken Lia arkadaşlarının da duygularına tercüman olan şu sözleri sarfediyor; “Hepimiz dışişlerine girip diplomat olacağız. Tarihimizle ilgili ne varsa öğrenip mücadelemizi sürdüreceğiz. Bizim bir de Genç Türkologlar Kulübümüz var. Burada oturup verileri topluyoruz. Batı Ermenistan davamızdan vazgeçmeyiz. Daha bir çok arkadaşımızla Türkçe öğrenmeye ve sizi köşeye sıkıştırmaya devam edeceğiz.”

> Alıntı...

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Lütfen imzalayıp gönderin, bu önemlidir.

Danimarka utanmalıdır.

Denizdeki kırmızılık iklimsel bir olaydan kaynaklanmıyor.



It's because of the cruelty of the human beings (supposedly civilized humans)

who kill hundreds of the famous and intelligent Calderon Dolphins.

Bu durum, ünlü ve zeki Calderon Yunusları’ndan yüzlercesini öldüren ve (medeni olduğu iddia edilen insanoğlunun) vahşeti yüzündendir.

 
This happens every year in Feroe Island in Denmark . In this slaughter the main participants are young teens.

Bu durum Danimarka’nın Feroe Adaları’nda her yıl gerçekleşmektedir. Bu katliamın asıl katılımcıları ise 18 yaş altı gençlerdir.

WHY?

NİÇİN

A so-called celebration- -to show that they are adults and mature!

Bu sözde kutlama gençlerin yetişkin olma ve olgunlaşma gösterisidir.

 
In this big celebration, nothing is missing for the fun.

Bu büyük kutlamada eğlenme adına hiçbirşey kaçırılmamaktadı r.

Everyone is participating in one way or the other, killing or looking at the cruelty, supporting like a spectator?

Öldürerek veya bu vahşeti seyrederek, taraftar gibi destekleyerek herkes bu olayın bir şekilde katılımcısı olmaktadır.

Is it necessary to mention that the dolphin Calderon,

like all the other species of dolphins, is near extinction and they get near men to play and interact.

In a way of PURE friendship!

Şunu ifade etmek gerekli midir bilinmez ama, Calderon yunusları, diğer tüm yunus türleri gibi, insanlarla etkileşim içinde olan ve oyun oynayabilen en yakın nesildir. Sadece saf bir arkadaşlık olarak!

They don't die instantly; they are cut 1, 2 or 3 times with thick hooks.

Tek seferde, birdenbire ölmezler; Kancalarla 1, 2 veya 3 kez kesilirler.

And at that time the dolphins produce a grim cry like that of a newborn child.

Ve bu sırada yunuslar aynı yeni doğmuş bir çocuk gibi korkuyla karışık bir ağlama sesi çıkarırlar.

But he suffers and there's no compassion while this magnificent creature slowly dies in its own blood.

Bu muhteşem varlıkların kendi kanlarında yavaşça ve acı çekerek ölmesi esnasında hiçbir acıma / merhamet yoktur.
It's enough! This has to stop!

Yeter! Bu durum artık durdurulmalı!

 
We will send this mail until this email arrives in any association defending the animals, we won't only read.

Bu maili herhangi bir hayvan savunucusu birlik / oluşumun eline geçene kadar herkese gönderelim, sadece okumayalım.

That would make us accomplices, viewers.

Yoksa biz de bu olayın izleyicisi ve suç ortağı oluruz.

 
Take care of the world, it is your home!

Dünyaya sahip çıkalım, çünkü o bizim evimiz!

Sign against this cruelty:



Bu vahşet için imzalayın:

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarınınhayatı tadacağını öğrendim.

Mevlana






Sonsuz BİR karanlığın içinden doğdum.



Işığı gördüm, korktum.



Ağladım.



Zamanla ışıkta yaşamayı ögrendim.



Karanlığı gördüm, korktum.







Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladim sevdiklerimi. ..



Ağladım.



Yaşamayı ögrendim.



Dogumun, hayatın bitmeye başladığı BİR oldugunu;



aradaki bölümün, ölümden çalınan Zamanlar oldugunu



ögrendim.



Zamani ögrendim.



Yarıştım onunla ...



Zamanla yarışılmayacagını,



zamanla barışılacağını, zamanla ögrendim ...



Insanı ögrendim.



Gale insanların içinde iyiler ve kötüler oldugunu ...



Gale da onun insanın içinde



iyilik ve kötülük bulundugunu ögrendim.



Sevmeyi ögrendim.



Gale güvenmeyi ...



Gale da güvenin sevgiden daha kalıcı oldugunu,



sevginin güvenin Sağlam zemini uzerine kuruldugunu



ögrendim.



İnsan tenini ögrendim.



Gale tenin altnda BİR Ruh bulundugunu. ..



Gale da ruhun aslında tenin üstünde oldugunu ögrendim ..



Evreni ögrendim.



Gale evreni aydınlatmanın yollarını ögrendim.



Sonunda evreni aydinlatabilmek tıklayın çevreni kez



aydınlatabilmek gerektigin ögrendim.



Ekmeği ögrendim.



Gale Barış tıklayın ekmegin bolca üretilmesi gerektigini.



Gale da ekmeği hakça üleşmenin,



galore üretmek kadar önemli oldugunu ögrendim.



Okumayı ögrendim.



Kendime yazıyı ögrettim Gale ...



Ve BİR süre Gale yazı, kendimi ögretti Bana ...



Gitmeyi ögrendim.



Gale dayanamayıp dönmeyi ...



Daha da Gale kendime ragmen gitmeyi ...



Dünyaya tek basina Meydan okumayı ögrendim Genç yaşta ...



Gale kalabalıklarla Birlikte yürümek gerektigi fikrine vardım.



Gale da asil yürüyüşün kalabalıklara Karşı olması gerektigine aydım.



Düşünmeyi ögrendim.



Gale kalıplar içinde düşünmeyi ögrendim.



Gale sağlıklı düşünmenin kalıpları yikarak düşünmek



oldugunu ögrendim.



Namusun önemini ögrendim evde ...



Gale yoksundan Namus beklemenin namussuzluk oldugunu;



GERÇEK namusun, günah elinin altindayken, günaha el



sürmemek oldugunu ögrendim.



Gerçeği ögrendim BİR Gün ...



Ve gerçegin Acı oldugunu ...



Gale kararında acının, yemege oldugu kadar Hayata da



lezzet kattığını ögrendim.



Her canlının ölümü tadacağını, AMA sadece bazılarının



Hayatı tadacağını öğrendim.



Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.



Olur ya ...



Kalp durur ...



Akil unutur ...



Ben dostlarımı ruhumla severim.



O ne durur, ne de unutur ...






Mevlana -