15 Ekim 2011 Cumartesi



SÜRÜ;

SÜRÜ VE ÇOBAN

 KÖPEĞİ!..


Pek çok sözcüğe, kullanır geçeriz hakkını vermeden… derinine inme gereği bile duymadan,  ucu kime dokunur diye düşünmeden!..
Karşımızdaki “anlamadım!” dediğinde de eksikliği kendimizde aramaz bozuluruz!.. 
Hep eksik kalır bi-tarafı anlamın ve anlatımın, sırf anlatanın hatasından ötürü.
Oysa, ehlinin dilinde aynı sözcük, bülbül kesilir!... Dile gelir.. Şakır!..
Koyun dersin, siyaset dersin, gütmekten söz edersin, ama anlatamazsın meramını sözün ehli değilsen!..  Meram ehli olmak için; kelam ehli olmak gerek..
Hizaya girer o bir türlü anlam tahtasına oturtamadığımız asi sözcükler. Bir vecizeye dönüşüverir!..  
Bu vecizeyle, hizaya girenler sadece, sözcükler de değildir üstelik.
Her söylenene körü körüne inanmaya ve alkış tutmaya hazır sadakat ve biat sahipler, hizaya girmekle kalmazlar kopardıkları alkış tufanıyla “anlamış” birer yalaka kesilirler bir anda tepeden tırnağa!..
“Üç koyun gütmemiş insanlardan bu ülkede siyasetçi olmaz!..”
Vecizenin, ehil bir adamın elinden çıktığı bes-belli işte!..
Haklı adam!..
Siyaset bilimi toplumu yönetme sanatıysa, toplum da kalabalıkları temsil ediyorsa, ve kalabalıklar da “sürüsüne bereket” diye anılıyorsa, sürü gütmesini bilmeden ileri siyaset yapıla bilir mi hiç!?!?..
Kim demiş siyaset ehli olmak, sürü ehli olmaktan geçmez diye!..
Üç koyunu güdemeyen, iki kazın hakkından gelemeyen adam nasıl başa çıkar sürüyle!..
Üstelik bu işe soyunduysa, hep üç koyunda kalacak değil ya!..  Hiç mi talip olmayacaksın daha büyük bir sürünün çobanlığına!.. İstemiyecek misin daha büyük sürüm olsun!?
******
İşin lamı-cimi yok!..Anlayacaksın arkadaş!..
Yürüteceğin, talip olduğu işin malzemesini-hammaddesini iyi bilecek-belleyeceksin!..
Önce üç koyunla çırak çoban, 40-50-100 koyunla kalfa çoban, sayı 300’ü aşınca da usta!..
Ama önce üç koyunla başlanacak işe…
Üç sığır, üç kaz da olur!..
Yeter ki malzemeni iyi tanı...  Seni abad edip  “Usta” yapacak da, berbat edip “delikten süpürecek” de aynı malzemenin içinden çıkacaktır... Sen iyi tanımazsan malzemeni, seçemezsen sadakat ve biat ehlini, dağıtırsın sürünü.. Ok batar kurt kapar!..
Keresteden anlamayan marangoz olur mu!? Meşeden, çamdan, çalıdan anlamayan oduncu!?..
Tasarladığı ürüne, göre malzemesine muamele etmeyi, terbiyeden geçirmeyi, şekillendirmeyi iyi bilmeli ehil adam!...
Sürü deyip geçme.. Adabı-töresi- uyumu var bu işin.. Sadece; otur-yat-kalk-ye-iç-..ıç’ la bitmiyor bu iş!..
Önce kara koyunlar bulunmalı..  izlenecek yollarda onlara uyulmalı!...Toplum önderleridir onlar, sürünün...
Sualsiz sorgusuz takip, biadın ve itaatin ilk şartıdır sürü töresinde.. Otlarken, sudan geçerken, uçurumdan atlarken, torbalarla erzak beklerken takip edeceksin karakoyunu!..
Sürü çobanlığının ilk töresi şudur!.. Efrad için “biz” dışarıdakiler için de “onlar” diye başlayacaksın söze!..
Ey sürü ehli!..
Ayrılmayacaksın sürüden; Ayrılırsan, bileceksin ki ya kurt kapar, ya ok batar!.. Ok batandan veya kurt kapandan sana bi-daha hayır gelmez.
Sürünün bir tek ferdini bile kaptırmamak için çobanın vereceğin her uğraşın, her savaşın, yöntemi ne olursa olsun amaç için mübah olduğunu bileceksin!.. 
Öylesine yakın olacaksınız ki birbirinize, hem şeytan sızamıyacak aranıza, hem de görenlere, “maşallah-sürüsüne bereket!” dedirteceksiniz… Çobandan beklentileriniz olacak ama, zinhar belli etmeyeceksiniz!.. Çobanın köpeklerinden fırsat bulup da yaklaşa bilirseniz çobana, ayaklarına yüz sürerek yalakalık yapacaksınız, dokunmayı bile sevap sayacaksınız.. Avucundan ot bile yersiniz çobanın o zaman!.. Esirgemez bunu sizden!..
Ey usta çoban!..
Çobanlık bir ihtisas işi!.. Çoban doğulmaz, olunur!..  Yeter ki zerresi var olsun beynin arka lobunda, çobanlık geninin.!..
Sürüye; adabı, töreyi, uyumu, sadakati biadı, sen öğreteceksin…
Sürüden ayrılmayı önlemek de senin görevin.. Yeri gelecek, “otunu-yemini-rızkını kesmekle, ağılın en karanlık, en ücra köşesine atmakla tehdit edeceksin!.. Gerekirse uygulamayla da göstereceksin!..  Ders alsın, asiler-uyumsuzlar, sürü adabına karşı duranlar…
Bunu yaparken de dilinden düşmeyecek, özgürlük, ileri demokrasi, hukukun üstünlüğü…
Bütünlüğünü sağlayacaksın sürünün ve koruyup kollayacaksın dışarıya karşı!.. Dedik ya ok batmasın kurt kapmasın…
Fırsat bile vermeyeceksin okların atılmasına, kurtların sürüne dadanmasına!... Yalan, dolan, iftira.. karalama… ve bilumum silah, dedik ya mübah!..
Sürüyü otlakların en iyisine ulaştırmak, arpalıkları bulmak da çoban olarak senin görevin... Kullan karakoyunları unutma!.. Toplum önderleri onlar;!!..
Doyurmaktır sadakatın-biadın ilk şartı!..  Doyurmazsan yeterince; maazallah, dağılıverir çevrenden sürü… Tarihten örnekler çok… Nerde şimdi “demokrasinin gülleri-has bahçe bülbülleri” ve yakın dönemin “papatyaları”?..
İşlerini kolaylaştırmak da, çoban olarak senin elinde.. Yeter ki iyi beslensin, çoban köpekleri.
En büyük destek onlardan gelecektir!.. Yokluğunda bile!..
Dememişler mi; el, eli yıkarsa; el de kalkar, yüzü yıkar!?..
Mehmet Halil ARIK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder